26 Kasım 2010 Cuma

suçlu


yatağın sağ yanına  baktı.sokaktan gelen karmançorman sesler, kulaklarında bir uğultuya, beyninde bir acıya dönüşüyordu. aklı o kadar dolu,bu doluluk o kadar sakattı ki, kalksa yürüyemeyecek, ayakları tutmayacak gibiydi. yatağın sağ yanı doluydu. dolu ama boş diye düşündü. sonra elini uzattı, yastık soğuktu.gerçeklerle yüzleşmesi gerekti. "insan kendini ele verebilir mi" diye sordu. suçlusu oydu. başına gelenlerin tek sorumlusu oydu. yatak çarşafına bulaşmış kandan, kendi parmak izleri çıkardı. teslim olması gerekti, biliyordu. ama itiraf etmek ne zordu. üstelik itiraf edeceği biri de yoktu. zoraki güldü. sinirleri bozuktu. "düne nazaran daha iyiyim" dedi. dün sinirleri bile bozuk değildi. yüzündeki hiçbir kası oynamıyordu. ellerine kelepçe takacak biri olsaydı, suçunu itiraf etmek bu kadar zor olmazdı. önce itiraf etmeli, sonra kendi cezasını kendisi vermeliydi.asıl zor olan da buydu. kendisini hor görecek, tiksinecek, daha çok kaçmak isteyecekti. bununla yüzleşmeye cesareti yoktu. gözlerini kapadı. hayale daldı.
uyandığında saati kestiremedi ama oda kararmıştı. kalktı.koşturarak tuvalete gitti.işini bitirip ellerini yıkarken, aynaya bakmadı. mutfağa geçti. her yer, insanın gözüne batacak kadar temizdi. sanki evde kimse yaşamıyordu. kimse yaşamıyor ama her gün biri gelip temizliyordu. bir otel odası gibi..kişiliksiz  ve tertemiz. gittiği tatillerdeki otel odalarını hatırladı. gülümsedi. akşama kimi çağırsak diye düşündü. salondan maç sesi geliyordu.salona geçti. "akşama kime çağıralım canım" diye sordu, kanepede uzanmış sevgilisine. konuşmaya başladılar.aklından geçenlerle, ağzından çıkanlar arasındaki komediye isterik şekilde güldü. sevgilisi aldırış etmedi yada farketmedi. bilemedi. bilse de önemi yoktu.önce kendisiyle konuşması lazımdı. bu yüzden başkalarıyla hep susuyordu. kendisine söylemeyemediği gerçekleri, başkasına anlatamazdı. yalan söyleyecekse de, konuşmanın bir anlamı yoktu.birileri gelsindi, kim olduğu farketmezdi. birileri gelsindi, o mutfakta, hiç sevmediği, tadına bile bakmayacağı yemekler yapsındı. çok beğensinlerdi, övsünlerdi. ne becerikli olduğunu söylesinlerdi ona. ondan bundan aldığı tariflerle, bir kase  mantar, bir kase  biber, iki  kase et, biraz yağ biraz salça, üzerine de kaşar dökmeyi becerdi diye, kendini işe yarar hissetsindi. bu akşamda hayatın bir anlamı olsundu. mutfağa geçti.içerden sevgilisinin telefondaki sesi geliyordu. mantarları suya batırıken, tatlı olarak ne yapacağını düşünüyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails