31 Ocak 2011 Pazartesi

sevgiyle..

bronşektazi molası

Günlerdir nefes almak için efor seyreden bedenim, yavaş yavaş iyileşmeye başladı. Kusurlar, kabahatler haneme bir de bronşektazi denen bronş genişlemesini eklemiş olmaktan son derece gururluyum. Yazık ki, bu hastalık biraz özen ve ilgi isteyen cinsten, tıpkı benim gibi. Vazgeçmek zorunda olduğum bir takım kötü alışkanlıklarımla birlikte soğuğa, rüzgara ve benzeri olumsuz hava şartlarına uzak durmam da fayda olacak. Aslında hasta hasta yatarken bol bol düşünüp, bol bol kararlar aldım. Çokca da film izledim ama sonraya kalsın.
Aslında sadece şunu söylemeye uğramıştım.
HAYATTA EN ÖNEMLİ ŞEY SAĞLIKLI OLMAK! Sağlıklı olduğu her gün insan çok mutlu olmalı! Sağlığınızın kıymetini bilin, saçma sapan şeylere takılıp kendinizi üzmeyin.
Sağlıkla..

27 Ocak 2011 Perşembe

cahil

uzun yollara dikmişim gözümü
sanki unutmaya yetermiş gibi uzaklar
cesurum 'ben giderim'i oynamak niyetim
niyet dediğin hep bozuk ayar...
aslında hiç zor değil anlamak
aynada görürüm hep
korkular kırıştırmış yüzümü
neden korktuğum belli mi sanki
sebebi belki de yalnız bocalama hevesi
en kolayı değil mi böylesi
kendi kendime sevdirdim bu rolleri
herkes kandı deliliğime
ama kendimi kandırmaya yetmedi
bu numaralar
aslında cahil bir adama gitmeli
anlatmalı derdi olmayan derdimi
işin lüksünde olmayan bir tek onlar
güler anlamaz beni
anlaşılacak yanı yok ki
bilmediğimden değil
kimbilir onun sadeliğinde bulurum belki
çareyi...

24 Ocak 2011 Pazartesi

yine bir 24.Ocak..


geçen 18 yılda kimbilir daha neler yazacaktı..yazdırmadılar..

20 Ocak 2011 Perşembe

19 ay..

19 ay oldu, sen yoksun.Hayatın kaldığı yerden devam ediyor olması, nasıl acıtıyor canımı. Ama ediyor işte. Düşünürken seni, içimdeki boşluk büyüyor. Bazen bir masal gibi anarken seni, bazen bir kabus gibi kaçıyorum. Gün oluyor bugünü, el ele olmanın kıymetini hatırlatırken yokluğun, gün oluyor her şeyi, her birimizi, birbirimize olan sevgimizi bile anlamsız kılıyor.
Zamanla yüzünü görmemeye, sesini duymamaya alışıyorum. Ama senin yok oluşuna alışamıyorum. Biz sıcacık yatağımızda mışıl mışıl uyurken, senin o mezarda, toprağın altında yatmana alışamıyorum. Bugunü görememene, yarının olmayışına alışamıyorum. Henüz kurduğun hiçbir hayali yaşamamışken, hayallerinin sensiz kalmasına alışamıyorum. Kendimi zorluyorum, tüm kalbimle, başka bir dünyada iyi olduğuna inanmaya çalışıyorum. Ama akıl her zaman kalbime izin vermiyor..

yabancı

yazamaz oldum ben artık. eskiden kağıdı kalemi elime alınca, yazardım uzun uzun. saçma da olsa yazdıklarım, bazen hayal de olsa, yada tam tersi karamsarlıkta sarsa tüm satırları, yazardım.
konuşamaz oldum aynı zamanda. bir çırpıda paylaştığım günlük hikayeler, daldan dala sıçrayan anlatımlar hep gerilerde kaldı. lafın lafı açtığı muhabbetlerde, sessiz sedasız dinleyen biri oldum çıktım sonunda. dostlarımla bir araya gelmekten çekinmeye, yeni insanlarla aynı ortama girmeye korkmaya kadar vardı bu halim.
düşünemez oldum. düşünmekten kaçmaya başladım. kendimi dinlemeyi bile bıraktım. güya "günü yaşa" deyip kendime, günü geçirmenin yollarını aramaya başladım.
başka biri oldum sanki..sevmediğim, sevimsiz biri oldum. yabancı oldum..

17 Ocak 2011 Pazartesi

Kitchen Stories


Bir araştırma şirketi Norveç'in kırsal kesimine araştırmacılarını göndererek, yalnız yaşayan erkeklerin mutfak hareketlerini gözlemlemek için bir araştırma başlatır. Gözlemin en önemli şartı, gözlemcinin evsahibi ile konuşma yasağıdır. Gözlemci, kendi karavanın uyuyacak, yemeğini kendi yapıp yiyecek ve evsahibine hiç müdahale etmeksizin, hareketlerini kağıda çizecektir. 
Araştrımacılardan Folke, sessiz, sakin ve sabırlı bir gözlemcidir. Gözlemleyeceği Isak, ilk başlarda gözlenme isteğinden vazgeçmiş olduğu için, Folke'un ilk günleri oldukça durağan geçer. Isak kısa bir süre sonra inadını kırıp kendisini mutfağına aldığında da, çok fazla hareketlilik yaşanmayacaktır. Ancak Isak, yalnız bir adamdır ve zamanla gözlemcisi Folke'a karşı merak duymaya  başlayacaktır. Böylece aralarında yasak bir dostluk başlayacaktır.








16 Ocak 2011 Pazar

Love and Other Drugs


Maggie ve Jamie, hızlı ve seks dolu bir ilişkiye başlarlar ve tek istedikleri iyi vakit geçirmektir.


Kadın güzel, erkek çekicidir. Kimse bağlanmak istemez ve sorumluluk ve sorunlardan uzak kalarak eğlenmek ve sevişmek tek istedikleridir. Ama hayat öyle değildir. Önce aşkla buluşurlar. Ama hala verilecek kararlar ve alınacak sorumluluklar vardır.


                                                    Vizyona "Aşk Sarhoşu" olarak girdi.
                                             Oyuncular : Anna Hathaway ve Jake Gyllenhaal


Bir Kadının Penceresinden

Oktay Rıfat'ın ilk romanı.
Filiz, genç yaşında 3 çocuk annesidir, eşi Bedri ile iletişimleri de ilişkileri de tükenmiştir. Yaşadığı içsıkıntısı, mutsuzluğu kitabın her satırında hissedilir. Karşısına çıkan genç Selim'e duyduğu aşk mıdır yoksa bir başkaldırımıdır, okuyana göre değişir.
Bazı bazı yabancı bulduğum, bizi yansıtmıyor diye düşündüğüm bölümlere rağmen çok kötü bulmadım. Ama genel olarak çok başarılı sayamayacağım kitapta, aldatan bir kadının duygularının özellikle de Türk kadının, üstelik 1975 Türkiye'sinde daha başka olabileceğini tahmin edebiliyorum. Yasak aşkın olduğu bir hikayede elbette sevişmek olacaktı, vardı da, ama biraz eski Türk filmlerindeki sevişme sahneleri gibiydi anlatımı. Sonra çocukları.. Aldatan bir kadının sevdiği adamın peşinden gitmesine mani oalcak çocukları.. Korkuları, gelgitleri.. Onlar yoktu. Belki Filiz, çok donuk , soğuk bir kadındı da ondan.Okuyacak olana engel olmayayım, okurken okunuyor, ama bir eksilik duygusu bıraktı bende..Komşunun gelip bir dedikodu anlatması gibi dinledim sanki..

15 Ocak 2011 Cumartesi

Stranger Than Fiction

                                     Dvd adı: Lütfen Beni Öldürme

Sıradan ve yaknız bir hayatı olan vergi memuru Harold Crick, bir sabah uyandığında, kendi hareket ve düşüncelerini anlatan bir kadın sesi duymaya başlar. Sadece kendisinin duyabildiği bu ses, onun tüm düzenini alt üst etmeye başlar. Ses, yakın bir zamanda öleceğini söylediğinde ise, Harold paniğe kapılır ve kendisine yardım etmesi için edebiyat profösörüne başvurur Profösör, kaderini değişitirmesi için trajedi olan hikayeyi, komediye çevirmeye çalışmasını önerir. Bunun için de birbirinde hoşlanmayan iki insanın aşk yaşamaları gerekmektedir. Tam o sıralar hayatına giren Ana Pascalla, bu rol için biçilmiş kaftandır.

Senaryosu kesinlikle orjinal, benzersiz. Severek izledim.Ama belki biraz daha farklı işlenseymiş, mükemmel olabilimiş.

Hayatımızı boşa harcarken birden öleceğimizi öğrensek? Biz de bugunün heba oluşuna acımaz mıydık?

The Holiday


Biri İngiltere'nin kırsal kesiminde bir kır evinde, diğeri zengin Kaliforniya'da yaşayan Amanda ve Iris, aşktan ve mutsuzluklarından kaçmak için 2 haftalığına evlerini değiştirirler.Fazla söze gerek yok diye düşünüyorum, sıcacık bir aşk filmi. Tekrar izledim tekrar aşık oldum.

Bu evde kim aşık olmaz? Bazı filmler vardır, izlerken de ardından da yüzünüzde bir gülümseme bırakır, hatta sizi de biraz heyecanlandırır. İşte öyle bir film..


14 Ocak 2011 Cuma

izlemesen de olur filmleri..

Bu aralar o kadar çok filme daldık ki, iyisi de çıkıyor kötüsü de. Yada tercit etmeyeceklerim.
Onlardan ikisi;

Gerilim sevenler için tavsiye edilir. Ben evimde sıcak sıcak otururken ne diye kendimi karanlık hole bakıp strese sokarım bilemedim.



Aşk filmi izleyelim , biraz romantizm yapalım dedik, aradığımızı bulamadık. İzlenir izlenmesine ama kapağında yazılı "gülmekten kırılacaksınız" tadında bir film değil.. Jennifer Aniston filmi değil, önce Steve Zahn filmi.
Ayrıca eklemden geçemeyeceğim, filmin orjinal adı; Management, dvd adı Aşk Yönetimi, Sinemada ise Tuhaf İkili diye vizyona girmiş. Buyrun burdan yakın..Bu ne saçmalıktır.

Soul Kitchen

Uzun zamandır izlemek isteyipte izleyemediğim Fatih Akın filmi "Soul Kitchen" damağımda tam beklediğim kıvamda bir tat bıraktı.
Müzikler ve mekan başroldeydi ama onun dışında kimler oynadı derseniz;
Adam Bousdoukos(Zinas)  ve  Moritz Bleibtreu(Illias)  başroldde, Birol Ünel (şef Shayn), Pheline Roggan(Zinas'ın sevgilisi Nadine),Anna Bederke(garson Lucia),Demir Gökgöl (evsiz), Uğur Yücel (şifacı)

Zinas,kötü giden olaylar akışı ile  restoranı Soul Kitchen'i kaybetme ihtimali ile karşı karşiya kalır , kardeşi Illias, hapishaneden izinle dışarı çıkan bir mahkumdur. Zinas, alışılagelmiş yemekleriyle oluşturduğu müşteri portföyünü de, yeni şef Shayn'ın yemekleri yüzünden kaybedince, iyice zora girer. Bu arada feci halde bel ağrısı çekmektedir ve sevgilisi Nadine'nın peşinden Şangay'a gitmeyi planlamaktadır. Ah Zinas Vah Zinas. ..Neyse ki kardeşi Illias oralardadır ve ona yardımcı olacaktır.



Küçük bir not: Fatih Akın, Türk motifi eklemesin artık filmlerinin içine. hoşlanmıyorum. bu filmde bir tek şifacı bölümünde vardı ama o bile çok geldi bana..

9 Ocak 2011 Pazar

Knight And Day (Gece Gündüz)


June sıradan bir kızdır, Roy Miller'in ise sıradan olmadığı kesindir. İyi mi yoksa kötü mü olduğu belirsiz ajan Roy ile June bir gün karşılaşır.
Tom Cruise ve Cameron Diaz'dan, ilk dakikasından sonuna kadar sürüp giden bir aksiyon filmi.
Aksiyon seviyorsanız izlenir.
Tom Cruise seviyorsanız izlenir.
Cameron Diaz seviyorsanız izlenir.
Bir de mekanlar çok güzel, şehir şehir dolaşmışlar, çokta şık olmuş.Onun için de izlenir.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Testosteron



Oyun Atölyesi'nde sahnelenen Testosteron, tabiri caizse erkek muhabbetinden oluşan, elbetteki de içinde bolca argo ve küfür bulunduran bir oyun. Yedi erkeğin, ayrı ayrı hikayesine değinen, bize erkeği, erkeğin kadın imgesini kadınsız bir ortamda en dürüst şekliyle anlatan oyunda, her bir karakter aynı ölçüde önemli ve başından sonuna oyun hep dinamik.

Oyuna bir fırsatını bulup, mutlaka gidin derim. Gidin ve her biri birbirinden yetenekli Mert Fırat'ı, Onur Ünsal'ı, Metin Coşkun'u, Emre Karayel'i, Timur Acar ve İnan Ulaş Torun'u canlı kanlı mutlaka seyredin. Oyun Atölyesi'nin konforu yüksek diyemem, ortalardan yer seçmeye bakın, oyun 2 saat 20 dakika, uzunca bir oyun, yorgun olmadığınız bir zamanda gidin ama oyun sizi sıkmaz, onu da bilin.





Salt


Ajan Salt,CIA ajanı iken, birdenbire ortaya çıkan ve bir Rus hikayesi anlatan bir adam yüzünden Rus casusu olmakla ve iki devlet arasında avaş çıkması içinRus Başkanına suikast hazırlamakla suçlanır. İlk dakika başına gelecekleri öngören Salt, kaçmaya başlar ve kurduğu planla, hem Rus Başkanını korumayı hemde asıl casusu ortaya çıkarmaya çalışır.

Angelina Jolie'ye yakışmış, başarılı bir aksiyon filmi olmuş, bazı sahneler "yok artık" dedirtiyor tabi, ama hangi aksiyonda demiyoruz ki. Aksiyonda beklentierim az olduğu için sanırım, sürükleyici ise bana yetiyor. Seveniyseniz izleyin, meraklısı değilseniz aklınız kalmasın.

6 Ocak 2011 Perşembe

Ah Neydi Benim Gençliğim

Şiir okuyayım biraz derken, yine Orhan Veli'de sonlandım. Hatırlayınca bu şiiri dayanamadım , size de hatırlatayım istedim.


Ah Neydi Benim Gençliğim

Nerede böyle hüzünlenmek o zaman;
İçip içip ağlamak,
Uzaklara dalıp şarkı söylemek;
Hafta sekiz ben eğlentide;
Bugün saz, yarın sinema,
Beğenmedin Aile Bahçesi;
Onu da beğenmedin, parka;
Sevdiğim dillere destan;
Sevdiğim,
Meyil verdiğim;
Ben dizinin dibinde elpençe divan,
Samanlık seyran.
Nerde,
Nerde,
Nerde böyle hüzünlenmek o zaman!

Orhan Veli Kanık

4 Ocak 2011 Salı

30'lar..

Hayatımın geri kalan döneminde, her 3. Ocak'ta, istisnasız mutlu olduğumu biliyorum. Büyüme hevesinden ziyade, yıllar önce aynı gün dünyaya gelmiş olduğumu düşünmek, o bebeğin duygularını hissetmeye çalışmak, sonra yıllarla birlikte her sene biraz beni, sadece kendimi, değişimlerimi düşünmek, neleri başardığımı, neleri yaşadığımı ve kazandıklarımı hesaplamak beni mutlu etmiştir. Çok severim doğumgünlerini. Kimse de olmasa yanımda, yalnız da kutlasam özeldir, güzeldir benim için. Uyandığımda heyecanla uyanırım, İçimi mutluluk sarar. Hep böyledir. Hep böyleydi. Ta ki bu seneye kadar. Bu yıl kalktığımda içimde bir sıkıntıyla uyandım, tekrar uyumak, bütün günü yatakta geçirmek istedim. Her zamankinin aksine kazandıklarımı değil, kaybettiklerimi, başardıklarımı değil, başaramadıklarımı düşündüm. Korktum. Yitip gitmekten, kıymetsiz bir hayat bırakmaktan ardımda, yaşlanmaktan, çirkinleşmekten, aptallaşmaktan, unutkanlıktan ve kaybetmekten korktum. Akşama kadar kurtulamadım bu duygulardan..

Sonra akşama doğru, sevgilim elinde boyalar ve fırçalarla çıkageldi. İçimde bir cevher olduğuna inandığından değil, ama denemeye değeceğini düşündüğünden olmalı. Güzel resimler yapmak zorunda olmadığımdan, sadece kendimi eğlendirmek yeteceğinden olmalı. Sonra hatırladım. Hayatın  bir arayış olmadığını, ticaret gibi eksi ve artıların hesaplarını tutamayacağımızı, bugünün tüm geçmişten ve tüm yarınlardan daha kıymetli olduğunu,bir eşya gibi yıllarla eskimediğimizi, aksine yıllandığımızı ve tatlandığımızı hatırladım.

Yaş otuz.. bana biraz yolun yarısı gibi geliyor. Çok söylemiş, Dante, Cahit Sıtkı. Aklımda yenilikler var, kendime dair, hayatımna dair. Ama bu kez sıralamayacağım. Sıralamadım hiç bir kağıt üzerinde. Dolu dolu bir yıl olsun, hep beraber. Hoşgeldin ömrümün 30'ları. Size 20'lerden daha iyi bakacağım, söz..

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails