15 Kasım 2011 Salı

Io sono l'amore

Bazılarının çok seveceği, bazılarının ise bu ne saçma bir film diyeceği kesin bir film bence. Bazen de insanın izlerken içinde bulunduğu psikolojisi buna çok etki ediyor.Ben dün izlerken öyle huzursuz bir moddaydım ki, beni son derece sakinleştirdi ve iyi geldi.İçimdeki sıkıntıyı dindirdi, oysa mutlu bir film değil. Hala kulağımda kuş sesi var ama..

Film zengin bir aile içinde geçiyor.Bir çok şey seyiriciye gösterilmiyor, siz sadece anlıyorsunuz veya hissediyorsunuz. Ailenin gelini Emma'nın çocukları ile ilişkisi, yaşadıkları aşklar ve gizler var. Aile kavramını ve aşkı sorgulayan ama bunu sözcüklerle yapmayan hissettiren br film..


------------Filmi henüz izlemememiş olanlar için devamını okumaları tavsiye olunmaz -----------

Filmin en şaşırtıcı kısmı son sahnesiydi.Oğlunu kaybeden annenin, acısına rağmen veya belki acısı yüzünden, hapsolduğu hayatından, sahip olduğu ayrıcalıklardan kaçısı.. Ayrılık anı o kadar aceleci ki,  sanki peşinden kovalayan varmışçasına..Orada bir saniye bile fazladan duracak gücü yok.Bütün her şeyi gerisinde bırakıyor ve sadece kendisi olarak çıkmak istiyor o evden. Yanındaki yardımcısının hiç konuşmadan Emma'nın tüm hissttiklerini anlaması.. Kızının annesine tüm aileye rağmen onay vermesi.. Sessizce. Tüm ailenin kadına arkasını dönmesi.Sessizce. Aslında filmin tümünde bir sessizlik var. Aşkta,anlayışta,karşı çıkışta,ölümde..
O sessiz anlatımı beni etkiledi açıkçası ama sizi bilemem...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails